Yerel Seçim 2024 : Değişen Denge ve Sosyoloji



Öncelikle belirtmek isterim ki, yazdığım bu metinler tamamen objektif bir yaklaşımın unsurudur. Hiçbir siyasi parti etkisinde kalınarak yazılmamıştır. İyi okumalar dilerim…

 

Dün gerçekleşen Türkiye yerel seçimleri, ülkenin siyasi atmosferinde büyük yankı uyandırdı. Seçim sonuçları, siyasi partilerin gücünü ve toplumun tercihlerini yansıtan önemli bir gösterge olarak karşımıza çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 14 büyükşehir belediyesi, 21 il, 337 ilçe ve 48 belde kazanarak %37.76 oy oranıyla seçimlerden birinci parti olarak çıkması, Türkiye siyasetinde önemli bir değişimin habercisi oldu.

 

Bu başarıyı sadece CHP'nin stratejileriyle açıklamak mümkün değil. AKP'nin son dönemdeki ekonomik politikalarının tartışmalı etkileri ve hükümetin ekonomik krizle başa çıkma konusundaki başarısızlıkları, seçmenler arasında ciddi bir hoşnutsuzluğa neden oldu. Artan işsizlik, enflasyon ve hayat pahalılığı gibi ekonomik sorunlar, halkın siyasi tercihlerini belirlemede önemli bir faktör haline geldi.

 

Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde, CHP'nin adayları olan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın geçmiş dönem performansı ve kampanya sürecinin iyi yönetilmesi dikkat çekti. İmamoğlu ve Yavaş, kampanyaları boyunca şeffaf, kapsayıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergileyerek seçmenlerin güvenini kazandılar ve mevcut yönetimlerini kaybetmediler. Bu büyükşehirlerdeki seçim sonuçlarına baktığımızda İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun rakibi Murat Kurum’a 1.001.274 yani %11.58 oy oranında fark atması, Ankara’da Mansur Yavaş’ın rakibi Turgut Altınok’a 951.205 yani %28.76 oy oranında fark atması adayların seçmenler üzerinde ne kadar etkili olduğunu ve iyi yönetilen bir 5 yılı net olarak göstermektedir. AKP'nin aday belirleme sürecindeki hataları ve adayların yeterince güçlü olmamaları da etkisini göstermiştir. AK Parti seçmeni nezdinde bile Murat Kurum ve Turgut Altınok isimlerinin anketlerde tercih edilmemesi, AK Parti’nin seçmen sosyolojisini ve seçmene kulak vermediğini net olarak göstermektedir.

 

Ayrıca, CHP'nin başarısında adayların özverili çalışması ve halkın beklentilerini dikkate alması etkili olmuştur. Özellikle Manisa'da Ferdi Zeyrek, Balıkesir’de Ahmet Akın, Afyonkarahisar’da Burcu Köksal, Adıyaman’da Abdurrahman Tutdere ve İstanbul, Ankara ve İzmir’in ilçelerinde aday gösterilen başarılı adayların tercih edilmesi, CHP'nin stratejik olarak doğru adımlar attığını göstermektedir. Ancak, CHP'nin başarısı her bölgede aynı düzeyde değildir. Bazı bölgelerde, özellikle Hatay ve Kırklareli gibi şehirlerde aday gösterilen isimler seçim döneminde sık sık eleştirilere maruz kalmıştır ve bu konuda CHP yönetimi aday değişikliğine gitmemiş ve bu bölgeleri rakip partilere kaptırmıştır.

 

Seçimin en büyük kaybedeni olan AK Parti’yi değerlendirecek olursam, AK Parti’nin bu seçim mağlubiyetini almasının en büyük nedeni ülkemizde baş gösteren özellikle ekonomik sorunlar ve güvenlik sorunlarıdır. AK Parti hükümeti bu dönemde ne kadar eski modeline dönmüş olsa da henüz yeniden eski modelin dönüşünü tam olarak oturtamamıştır, bu durum seçmende başarısızlık olarak değerlendirilmiştir. Bir diğer başarısızlık örneği AK Parti yönetiminin kendi seçmen kitlesine fazla güvenmesinden kaynaklıdır, AK Parti yönetimi kendi seçmeninin AK Parti’ye tepki koyarak sandığa gitmeyeceğini ve tepki olarak Yeniden Refah’a oy vereceğini düşünememesidir, bu da AK Parti’nin seçmen sosyolojisini okuyamadığını, seçmene kulak vermediğini göstermektedir. Özellikle beklenen maaşı alamayan emekliler AK Parti hükümetine bu seçimde oldukça net bir tepki koymuştur. Bu durumları değerlendirecek olursam, AK Parti’nin bunca başarısızlığa rağmen oyu %35 civarındadır ve bu hala partinin güçlü konumda olduğunu göstermektedir. Eğer AK Parti eski modeline tam anlamıyla dönmeyi başarabilirse, ekonomide enflasyonu yeniden tek haneli rakama düşürme hedefine ulaşırsa küskün seçmeni yeniden kazanabilir ve oyunu yeniden %40’ın üzerine çıkarabilir. Bu seçim AK Parti için öz eleştiri niteliğinde olmuştur ve bu durum AKP hükümeti için artık hata yapma lüksünün olmadığını göstermektedir. 4 yıl boyunca minimum hatayla ilerlenmesi ve hedeflere ulaşılması AK Parti’yi yeniden ön plana çıkaracaktır.

 

Seçimlerden başarı ile ayrılan bir diğer parti olan Yeniden Refah Partisi'nin (YRP) ortaya koyduğu performans da dikkat çekicidir. Fatih Erbakan'ın liderliğindeki parti, sağcı muhafazakar seçmenin dikkatini çekerek AKP'nin kaybettiği desteği seçimlerde en yüksek oy alan 3.parti olarak kendine çekmeyi başarmış oldu. Bu durum, Türk siyasetinde sağcı bir alternatif arayan seçmenlerin varlığını gösteriyor ve YRP'nin bu boşluğu doldurma potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. YRP bu seçimde AK Parti’nin kale olarak gördüğü Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesini ve Yozgat Belediyesini kazanarak sağcı muhafazakar kitleye adeta bizde varız demiş oldu. Ayrıca belirtmem gerekirse YRP’nin bu hızlı yükselişi herkes tarafından beklenen bir yükselişti, geçtiğimiz günlerde açıklanan üye sayılarında en fazla üye kazanan parti YRP olmuştu ve bu yükseliş YRP’yi Türkiye’de en fazla üyeye sahip 3.parti konumuna getirmişti.

 

Ümit Özdağ'ın liderliğindeki Zafer Partisi'nin performansı da ele alınması gereken bir konudur. Sosyal medya üzerinden geniş bir destek bulmasına rağmen, ZAFER Partisi beklenen başarıyı elde edemedi. Ümit Özdağ'ın mülteci karşıtı politikaları ve milliyetçi çizgisi, partiye belirli bir seçmen kitlesi kazandırmış olabilir ancak sandık sonuçlarına yansımayarak partiye hayal kırıklığı yaşattı. Ümit Özdağ’ın ZAFER Partisi teşkilatlanmasında sağlam bir temel oluşturamadığı bariz olarak görülmüştür. Bunun çeşitli göstergeleri seçim öncesi bariz olarak ortadaydı, örnek olarak seçmenin ZAFER Partisi hakkında tek bildikleri kişinin Ümit Özdağ olmasıdır. Ümit Özdağ’ın teşkilatlanmayı sağlayamaması, bilinmeyen isimler üzerinden siyaset yapmaya çalışması, tek konu üzerinden gündem yaratması ve adayların zayıf isimler kalması bu durumu net olarak göstermektedir. Seçim sonrası ZAFER Partisine olan ilginin, seçim öncesinden daha düşük seviyede olmasını kısa vadede bekliyorum. Ayrıca değinmek isterim ki kampanya sürecinin başarısız geçme sebeplerinden bir diğeri de partinin hazine desteği alamamasından, bütçenin kısıtlı oluşundan kaynaklı olduğudur.

 

İYİ Parti’nin beklenen başarıyı elde edememesi, Akşener’in stratejik tercihleri ve parti içi dinamiklerle ilişkilendirilebilir. Meral Akşener'in liderliğindeki İYİ Parti'nin oy kaybı, parti içindeki organizasyonel zayıflıkların ve seçim stratejilerinin sorgulanmasına neden olmuştur. Meral Akşener’in seçim dönemi boyunca arka planda kalması, teşkilatların yeteri düzeyde çalışmaması bu sonucu beraberinde getirmiştir. Bu kötü sonuç hali hazırda olan İYİ Parti seçmeninin de güvenini önemli ölçüde zedelemiştir. İYİ Parti’nin eski gücüne ulaşması kısa vadede oldukça zor görünmektedir, özellikle gündemde olan olası bir Meral Akşener’in istifası ile birlikte İYİ Parti önemli ölçüde güç kaybedecektir ve bu durumlar İYİ Parti’yi tarihin tozlu sayfalarına doğru gönderecektir. Eğer İYİ Parti yeniden yükseliş yaşamak istiyor ve gücünü kaybetmek istemiyorsa bana göre yapılacak en mantıklı hamlelerden biri diğer milliyetçi partilerle kurulacak işbirliği ve ittifaklar olacaktır.

 

Muharrem İnce'nin liderliğindeki Memleket Partisi de, henüz siyasi sahnedeki yerini sağlamlaştıramamış görünmektedir. 3.yol umuduyla yola çıkan Memleket Partisinin bunu başaramadığını net şekilde görmekteyiz. Tabii bunun çeşitli sebepleri de bulunmaktadır, ZAFER Partisi örneğinde olduğu gibi parti teşkilatlanması çok zayıf durumdadır. Bu durumlara karşılık olarak Muharrem İnce’nin hala seçmende karşılığı olduğunu düşünmekteyim lakin İnce’nin, ansız çıkışları İnce’ye olan güveni zayıflatmaktadır. Bu durumun temeli 2018 seçimlerine kadar gitmektedir, 2018’de ‘adam kazandı’ demesinin ardından seçmen İnce’ye olan güvenini gözden geçirmiştir. Her ne kadar İnce’nin 2018’de ve 2023’de ki çoğu konuda resmi olarak haklı  olsa da halka bunu anlatamamıştır. İnce’nin yeniden güven kazanmasının tek yolu hala gönlündeki parti olan CHP’ye dönüşüdür ve bir zamanlar genel başkanlığı için yarıştığı partiye dönmesi İnce için yeniden diriliş olacaktır aksi taktirde kısa vadede ne Memleket Partisi ne de Muharrem İnce bekledikleri etkiyi göremeyecektir.

 

Sonuç olarak, Türkiye yerel seçimleri, siyasi arenada önemli bir dönemeç olmuştur. Seçim sonuçları, halkın siyasi tercihlerindeki değişimleri ve siyasi partilerin performansını gözler önüne sermektedir. Bu sonuçlar, Türk siyasetinin geleceğini şekillendirecek ve siyasi aktörlerin stratejilerini yeniden gözden geçirmelerine yol açacak önemli bir milattır.

 

Seçimlerin ülkemiz için güzel günlere vesile olmasını diliyor, okuduğunuz için teşekkür ediyorum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uluslararası İlişkiler Disiplini

Oy Verme Davranışının Psikolojisi

Milliyetçilik ve Etnik Çatışma